Araştırma: Facebook’u silmek bizi daha mutlu bir insan yapabilir

Geçen sene karşılaştığımız tüm skandallara rağmen Facebook kullanmaya devam ediyoruz. Hatta günde ortalama 1 saatimizi bu platformda geçiriyoruz. Peki ama tüm bu sıkıntıyı, stresi, bildirimi, ıvırı-zıvırı çekmeye gerek var mı? Yani kafamızı bu kadar kurcalayan şey varken bir de Facebook’un bizi ‘mutsuz‘ etmesine izin vermek durumunda mıyız? Belki de değiliz. Facebook kullanmayıp zihni daha berrak hale getirmek mümkün olabilir. En azından araştırmalar bunu söylüyor.

Hepimiz bir miktar sosyal medya bağımlısıyız. Peki ama daha iyi hissetmek için ne yapıyoruz? Aslında ilk seçenek kullanımı sınırlandırmak. Facebook, Twitter, Instagram ve diğer bağımlı olduğumuz uygulamaları sınırlandırarak gerçek hayatımıza daha fazla zaman ayırmak için ilk adımı atabiliriz. Üstelik herkesin zaman sıkıntısı çektiğini söylediği dönemde bu tarz radikal bir karar; bizi milyonlarca insandan daha mutlu yapabilir.

Uzmanlar, uygulamaların doğrudan silinmesi gerektiğini söylüyor. Ancak buna hazır değilsek ilk etapta ‘sınırlandırmakta’ yarar var. Nitekim, en güncel iOS sürümüyle hayatımıza giren bir özellik, bize uygulamalarda gün içinde ne kadar zaman harcadığımızı ve kaç tane bildirim aldığımızı söylüyor. Bahsettiğimiz uygulamalarda geçirdiğimiz süre ne kadar verimli? Ya da bu süreyi ‘farklı bir şey yaparak’ geçirmek bizim için daha verimli olabilir mi?

Facebook bağımlığı aslında madde bağımlılığıyla eşdeğer tutuluyor. Napster Kurucusu ve Facebook Kurucu Başkanı Sean Parker, kullanıcı katılımını artırmanın ardındaki düşüncenin ‘küçük bir dopamin vuruşu’ sağlamaya benzer olduğunu açıklıyor. Kısaca beyindeki haz alma duyusunu tetikliyor. Üstelik günümüzde bu artık hemen her şey(!) için geçerli. Herhangi bir şeyden mahrum kalmış gibi hissetmek aslında bizi boşluğa doğru sürüklüyor.

Daha mutlu olmak için Facebook’suz bir hayata hazır mıyız?

Bence değiliz. Stanford ve NYU’nun ortak yaptığı, Sosyal Medyanın Refah Etkileri başlıklı çalışma kapatılan sosyal medya hesapları sonrasında insanların aslında çok daha mutlu olduğunu gösteriyor. Daha az bildirim, daha az haber hayatınızdan çalmak yerine gerçek hayata dönme, dikkat süresinin artması ve arkadaşlar ya da aileyle geçiren sürenin armasını sağlayabilir. Sırf bu sebepler bile aslında Facebook’u bir kenara bırakmak için yeterli gibi görünüyor. Üstelik tüm bu bilgi bombardımanı haberlerde farkındalığın azalmasına da yol açtı. Yani duyulan her haber artık ‘önemsizmiş’ gibi geliyor.

Sosyal medyanın etkilerini takip etmek isteyen araştırmacılar toplamda 2844 Facebook kullanıcını ele alıyor. Ardından yarısına hesaplarını bir aylığına geçici olarak devre dışı bırakmaları söyleniyor. Uyum sağlamak için deneklerin çabaları için para ödeniyor ve hesap hareketleri takip ediliyor. Üstelik hesaplar askıya alındıktan sonra kullanıcıların nasıl hissettikleri de düzenli olarak kontrol ediliyor. Notlar bir rapor haline getirildiğinde ise denekler refahta ve özellikle de kendi kendileriyle geçirdikleri zamandan yaşam memnuniyeti elde ettiklerini ve daha mutlu olduklarını söylüyor. Üstelik, depresyon ve endişe problemleri de azalıyor.

Bu basit çalışma bile Facebook ve diğer sosyal mecraları ‘sınırlandırma’ ve hatta ‘pasif hale getirmenin’ insan üzerinde olumlu etkisi olduğunu gösteriyor. Evet; Facebook, arkadaş – aile ve diğer insanlarla bağlantı kurmak ve iletişimde kalmak için harika bir çözüm. Ama belki de az kullanmak en iyisi.

Kaynak: https://amp.theguardian.com/technology/2019/feb/01/facebook-mental-health-study-happiness-delete-account

#10YearsChallenge akımı hakkında bilinen her şey

Birkaç haftadır Facebook başta olmak üzere tüm sosyal ağlarda #10YearsChallenge çılgınlığı dolanıyor. Aslında hem Facebook hem de Instagram’da bu tür ‘viral’ içeriklere alışkınız. Yıllar önce ALS hastalığına dikkat çekmek için başlatılan Ice Bucket Challenge epey popüler olmuştu. Ama bu kez çok büyük kitleye ulaşan bu akımın zararsız olmadığı yönünde teoriler var. Öncesinde #10YearsChallenge’ın ne olduğuna bakalım.

Wired tarafından kaleme alınan dosya konusunda kullanılan kapak görseli.

#10YearsChallenge nedir?

Az önce de bahsettiğim gibi aslında #10YearsChallenge 10 yıl öncesi / 10 yıl sonrası fotoğrafların paylaşılmasıyla başladı. Facebook’ta başlayan bu akım kısa süre içinde Twitter ve Instagram gibi diğer popüler sosyal ağlara yayıldı. Ama Wired tarafından kaleme alınan bir dosya, #10YearsChallenge akımının pek de masum olmadığını savunuyor.

İnsanların 10 yıl önceyi özlediği kesin. Çünkü yapılan paylaşımların büyük bir bölümünde eskiye dair bir ‘özlem’ yatıyor. Bu süreçte büyük değişimi gizleyenler de aslında düzenleme seçenekleriyle hilelere başvuruyor. Ama konumuz tam olarak bu değil.

Standart profillerde paylaşımlar devam ederken markalar da fırsattan istifade edip işin içine girdi. Bu gayet normal. Merak edilen ve Wired’ın üzerinde durduğu konu ise toplanan fotoğrafların herhangi bir amaç için kullanıp kullanılmadığı. Hepimiz biliyoruz; Facebook’un bu konuda sicili biraz kabarık. Yani bu kez de fotoğrafların kullanılmayacağını ve üçüncü şirketlere satılmayacağını kim garanti edebilir?

Peki, Facebook’u uzun yıllardır kullanan kişilerin zaten – tahmin edebileceğinizden çok daha fazla – birçok farklı verisi şirketin elinde. Yani aslında bu tür bir akım oluşturup daha sonrasında fotoğrafları toplamaya ihtiyacı var mı? Üstelik de çoğu kişi de eski fotoğraflarını Facebook’tan bulup tekrardan paylaşırken…

İddia şu: Bu hashtag ile yapılan paylaşımlardaki fotoğraflar analiz edilerek, yaşlanma sürecinin öğrenilmesi hakkında kullanılıyor. Tamam; 10 yıl önceye ait tüm fotoğraflarımız Facebook’ta var. Ama yapay zekâyla bunu işlemek zor olabilir. Hele de böyle bir akım başlatıp süreci hızlandırmak varken. Üstelik eskiye dair fotoğrafların işlenmesi için EXIF bilgisi  ve paylaşım zamanı gibi bilgiler de gerekiyor. Aslında #TBT paylaşımları bu verilere erişim için yapay zekâyı yoruyor.

Tüm bu iddialardan sonra Facebook da sessiz kalmadı tabii.

Kullanıcılar tarafından oluşturulan bu akım aslında kendiliğinden viral oldu. Bu trendi Facebook başlatmadı ve zaten insanlar Facebook’taki fotoğraflarını kullanıyor. Facebook’un herhangi bir kazancı yok. Ayrıca Facebook kullanıcılarının yüz tanıma teknolojisini diledikleri zaman açıp kapama seçeneğine sahip olduklarını hatırlatalım.

Bu şekilde bir açıklama yapıldı ama Facebook’a bu konuda pek de güven olmuyor. Bkz: Cambridge Analytica skandalı.

Facebook, kullanıcılar tarafından oluşturulan bu akımın şirketle herhangi bir alakası olmadığını açıkladı.

Gelelim son noktaya: Facebook eski fotoğraflarımızı ne için kullanabilir?

En basiti reklam. Facebook ve bağlı bulunan Instagram ya da WhatsApp gibi – ki WhatsApp’a da reklam gelmesi söz konusu. Bu ağlarda insanların yaşlanma oranına göre farklı ürünlerin reklamlarla karşısına çıkması söz konusu olabilir. Teorilerin en masum yanı bu.

Aslında yüz tanıma teknolojisinin bu kadar yaygın kullanıldığı bir dönemde 10 yıl önce ve 10 yıl sonraya ait fotoğrafların paylaşılması bu anlamda Facebook’un işini kolaylaştırabilir. Yani bu tip veriler reklam hedeflemede çok önemli bir yere sahip.

Tehlike bu verilerin farklı şirketlerle paylaşılmasıyla bambaşka bir boyuta gelebilir. Özellikle 10 yıldaki değişim fotoğraflarının güvenlik şirketlerine satılması da yine teoriler arasında.

Facebook, hakkımızda neler biliyor?

Facebook, çevrimiçi ya da çevrimdışı hareketleri izleyerek insanlar hakkında şaşırtıcı miktarda bilgi elde ediyor. Bu bir sürpriz değil. Ama çoğu kişi hangi verileri paylaştığının farkında bile değil. Büyük resme bakıldığında ise her şey biraz daha netleşiyor. Üstelik, ‘insanları bir araya getirme’ vizyonunun sanıldığı kadar masum olmadığı da ortaya çıkıyor.

Facebook’ta profil oluşturmak için facebook.com adresi üzerinden sağ kısımdan bilgilerin girilmesi ve Kayıt Ol düğmesine tıklanması yeterli.

Facebook profili oluşturmak

Platform, çok kısa süren bir kayıt aşamasından itibaren bilgi toplamaya başlıyor. Aslında bu evrede her şey masum görünüyor.

  • İlk aşamada isim-soyisim, telefon numarası, e-posta adresi ve doğrum tarihi gibi bilgiler isteniyor.
  • Profil doğrulamada ise sıra eğitim, meslek ve ilişki durumu gibi daha ‘özel’ bilgilere geliyor. Ayrıca burada ev/iş adresi, web sitesi ya da diğer sosyal ağ hesaplarının detaylarına geçiliyor.
  • Bütün bunlar, Facebook’un size ‘reklam göstermek’ için kullandığı profilin özünü oluşturuyor. Bu bilgiler sayesinde karşınıza tam da size uygun ürünler çıkıyor.
Facebook’ta kullanıcıların attığı hemen her adım kayıt altına alınıyor.

Her şey kayıt altında

Şirket, aşağıdakiler dahil olmak üzere web sitesinde veya uygulamalarda gerçekleştirilen her hareketi kayıt altına alıyor.

  • Giriş yaptığınız konum ve tam olarak ne zaman ‘çevrimiçi’ olduğunuz. Bu sebeple yeni şehirlere dair öneriler sunuluyor. Zaman zaman karşımıza çıkan ‘Uludağ’da kayak keyfi’, ya da ‘Konya’daki benzersiz etli ekmek’ reklamları da tam olarak bu konum bilgisinin elde edilmesiyle öneriliyor.
  • Facebook’ta bağlantı kurduğunuz sayfalar, hesaplar ve etiketler. Yalnızca kiminle olduğunuz değil; ne kadar sıklıkla etkileşimde bulunduğunuz ve ne kadar süre konuştuğunuz bilgileri de dahil.
  • Rehberinizi veya arama geçmişini yüklemeyi seçerseniz rehberiniz de kayıt altına alınıyor.
  • Doğrudan Facebook’tan ya da reklam yoluyla yönlendirme alışveriş sitelerine giderek satın aldığınız ürünler. Ayrıca yüklediğiniz fotoğrafların meta verileri gibi ‘pek umursanmayan’ bilgiler bile kayıt altına alınıyor.
  • Arkadaşlarınız sizi Facebook’ta ek bilgiler veren yazı ya da fotoğraflarda etiketleyebilir. Bunu gizlilik ayarları üzerinden değiştirebilirsiniz. Çünkü etiketleme de aslında kullanıcılar hakkında çok daha detayın açığa çıkmasına sebep oluyor.
Messenger konuşmaları da sevdaya dahil. Facebook, bu konuşmaların kaydedilmediğini söylüyor ama pek de güvenilir değil. Buna ek olarak tüm konuşmaların şeceresi çıkarılıyor.

Messenger konuşmaları

Facebook, sohbet mesajlarını tarar ve onların tamamını okumaz deniyor. Yerseniz. Bu sayede çocuk pornografisi veya diğer yasaklı içerikler için otomatik bir tarama yapıyor(muş).

  • Messenger; kiminle hangi sıklıkta ne kadar konuştuğunuz bilgilerini de topluyor. Hatta kullanıcı isterse arama geçmişi hakkında detaylara da erişebiliyor. Ancak şirket kullanıcıların mesaj içerikleriyle ilgili reklamlar sunmadığını söylüyor.
  • Ayrıca kullanıcıların mesajlarını şifrelemek için bir seçeneği de var. Ancak bu varsayılan olarak kapalı.

    Facebook’un operatörler de dahil olmak üzere farklı şirketlerden kullanıcı verisi satın aldığı biliniyor. Üstelik kendi ekosistemindeki diğer uygulamalardan (WhatsApp ve Instagram) elde edilenler bilgiler de aslında bu platformda kullanılıyor.

Facebook dışındaki kaynaklar

Facebook verileri işin büyük kısmını oluşturuyor. Ama aslında kişiler hakkında bilinenler sadece bu platformun elde ettikleriyle sınırlı değil. Yani aslında sosyal ağ, iş ortakları ya da üçüncü taraf bilgi satan şirketlerden bilgi alıyor.

  • Facebook, web sitelerinin Facebook entegrasyonu için kullandıkları arama araçlarına sahip. Bunlara; Beğen ve Paylaş düğmelerinin yanı sıra Facebook Pixel olarak bilinen bir izleme çerezi de dahil.
  • Telefonunuzun GPS erişimine doğrudan izin vermemiş olsanız bile, konuma ya da sunucularına erişmek için kullandığınız telefonların, bilgisayarların ve diğer aygıtların IP adreslerini izleyerek  konum bilginizi bilir.
Facebook ile giriş yap sistemiyle elde edilen veriler de hayli fazla.

Uygulamalardan takip etme

Facebook hesabınızla oturum açmak için kullandığınız onlarca farklı platformu düşünün. Bunlar arasında banka hesaplarının bağlı olduğu hizmetler de var. ‘Facebook ile giriş yap’ epey kullanışlı bir özellik. Ama elde edilen bilgiler sebebiyle durum vahim.

  • Geliştiriciler, Facebook verisine erişim izninizi almak için buy sistemi kullanabilir. iOS ve Android’e ek olarak web’de ya da bazı akıllı televizyonlarda çalışır.
  • Facebook’u bir zamanlar dış uygulamalardan sizin hakkınızda çok fazla bilgi edinilmesinin yoluydu. Ancak Facebook, temel kimlik bilgilerinin ötesinde bir şey isteyen uygulamalar için kurallar belirleyerek bir inceleme sürecini başlatarak bunu oldukça sıkılaştırdı.
  • Kendi ekosistemindeki uygulamaları da bu alana dahil etmek lazım. WhatsApp ve Instagram’dan elde edilen kişisel bilgiler de aslında bir anlamda Facebook’a aktarılıyor.
Facebook Portal, evlerde Messenger üzerinden görüntülü sohbet yapma imkanı sunuyor.

Evdeki takip süreci

Facebook’un yeni görüntülü sohbet sistemi Portal, temelde evinize yaşan bir kameradan farksız.

  • Aramalarda Messenger kullanıldığı için Facebook kimi aradığınızı ve aramaların ne kadar sürdüğünü bildiğini her fırsatta tekrarlıyor.
Toplanan tüm bu kullanıcı bilgileri ise Facebook için ‘daha çok para’ anlamı taşıyor.

Facebook tüm bu verileri ne yapıyor?

Gelelim en can alıcı kısma. Facebook, bu topladığı verileri ne için kullanıyor… Öncelikle bu veriler arasında bilgilerin ‘kesinlikle’ satılmadığını söylüyor. Koca bir YALAN. Cambridge Analytica’nın izleri daha silinmedi.

  • Veriler satılıyor. Ayrıca kişiler ve insanlar arasında bir eşleşme yapılıp hedef 12’den vuruluyor.
  • Bilgiyi, yeni özellikler ve ürünler geliştirmek için sosyal ağın yapısını değiştirmek amaçlı da kullanıyor. Elbette ‘Tanıdığınız Kişiler’ önerileri de bunun minik bir teyidi.

Facebook’un hakkınızda bilmediği şeyler neler?

Facebook, telefon görüşmelerinizi izlememesi ve aksine uzun süredir duyulan şüphelere rağmen mikrofondan elde edilen verileri kaydetmediği konusunda ısrarcı. 

Bu konuyu ayrıca YouTube kanalımda da anlattım. Kanala abone olarak destek olabilir, videoyu da aşağıdan izleyebilirsiniz. İyi seyirler. 🙂

 

Kaynak: https://www.axios.com/facebook-personal-data-scope-suer-privacy-de15c860-9153-45b6-95e8-ddac8cd47c34.html